Arşiv | Alacarte RSS feed for this section

ALACARTE 6 YAŞINDA!!!!!!!!!!!!

8 Mar

Alacarte 6. yaşına girdi, şaka gibi geliyor düşününce ama gerçek, blogum büyüyor, gelişiyor. Yazılarımın sıklığı azalsa da, hayatımdaki yeri artıyor.

Blogumun doğumgününü kutlarken sizlerle kızımın 1. yaşgünü kutlamasından 2 fotoğrafı paylaşıyorum. İlki doğumgünü pastamızı keserken, 2.si menümüzün göründüğü masamız. Doğumgünü detaylarını yakında yazmayı planlarken, 6 senedir beni takip ettiğiniz, hobimi benimle paylaştığınız için teşekkür ediyorum.
Nice yıldönümünü keyifle, birlikte kutlamak dileğiyle…..
Neslihan
 

Reklam

ALACARTE "5" YAŞINDA…..

1 Mar

Blog yaş-1

Geçen sene ALACARTE 4. yaşını kutlarken yazdığım yazıyı okudum az önce, umut dolu, içten ve mutlu bir yazı yazmışım, blogumdan çocuğum gibi bahsetmişim. Evet doğru, bu günlük benim için çok değerli, kendime ait bir alan, içimi her zaman açamasam da kendimi paylaştığım bir yer…
Geçen seneki yazımda Yağmur’u bekliyordum, sizlere söylememiştim henüz, kız olduğundan bile haberim yoktu, şimdi hayatımda ve ufak da olsa blogumda da yer edindi bebeğim.
Blogumun 5. yaşını kutlarken, bundan sonraki hayatım için en değerlim olan kızımın bir fotoğrafını paylaşayım istedim:)
Geçen sene ki kapanış cümlelerimi tekrarlıyorum ve blogger hikayemi okumak isteyenleri geçen yıl ki yazıma yönlendiriyorum.
“Kendi adıma blogumun paylaşımlarla, dostlarla büyümesini, daha üretken olmasını, nice yaşlar almasını diliyorum. Hepinize sevgilerimle…”
Nice yaşlara ALACARTE……….
Not: Fotoğraf doğum fotoğrafçım “Efsane Ersan” tarafından çekilmiştir.

SOFRA DERGİSİ ŞUBAT SAYISINDAYIZ

2 Şub

Alacarte Sofra Dergisi'nde

Bebeğim Yağmur ile birlikte Sofra Dergisi Şubat sayısındayız….
Dergi için doğum gelenekleriyle ilgili tarifler hazırladım. Yeni anne olmanın heyecanına geçtiğimiz ay Sofra Dergisi için yapılacak çekim eklendi. Dergiden Selma Hanım (Selma Şen) doğum gelenekleriyle ilgili bir çekim yapmak istediklerini ve kızıma da dergide yer vermek istediklerini belirtti. Bu güzel öneriye hayır demem mümkün değildi. Selma Hanım ile doğum geleneklerini, benim ve ailemin yaptığı hazırlıkları konuştuk hangilerini hazırlayacağıma ve çekim gününe karar verdik. Sonrası heyecanlı bekleyiş ve hazırlıklarla geçti. Her ne kadar Yağmur’un doğumu sayesinde tecrübeli olsam da, dergide yeralacak olmak farklıydı.
Doğum sırasında, bebek mevlidinde ve diş buğdayında yapılan hazırlıklar ve güzel gelenekler üzerine çalışarak dergi için 6 tarif hazırladım. Çekim günü de çok güzel geçti, tatlı kızım çok uyumluydu. Sonrası baskıyı bekleyişle geçti. Haftasonu Yağmur’u gezidirirken Remzi Kitabevi’ne girdim, baktım dergi gelmiş, heyecanla açtım ve çok güzel bir bölüm hazırlamıştı, Selma Hanım, Erkin Bey’in (Erkin Ön) fotoğrafları harika görünüyordu. Sizlere ancak yazabildim. Ben çok beğendim, bakalım sizler nasıl bulacaksınız.
Senelerdir okuduğum, her ay evimden eksik etmediğim Sofra Dergisi’nde yeralmak, hele bebeğim Yağmur’la birlikte yeralmak çok güzel bir anı olacak….
Not: Başlığı kızımı düşünerek çoğul yazdım:)
Ayrıca bu güzel günü daha detaylı olarak ilerki günlerde yazacağım

MSA ELECTROLUX AUDITORIUM’DA MEHMET GÜRS İLE "TAZE BİR BAKIŞ"

28 Oca

MSA Auditorium Mehmet Gürs

2012 yılının ilk yazısı 2011 yılında katıldığın son etkinliklekle ilgili. 19 Aralık 2011 Pazartesi akşamı MSA’nın yeni Auditorium’unun tanıtıldığı ve Mehmet Gürs’ün yeni pişirme teknikleri hakkında bir demo sunumu yaptığı keyifli, ilginç ve bilgilendirici davete katıldım.
MSA’yı pek çoğunuz biliyorsunuz, Mehmet Aksel’in kurduğu profesyonel aşçılık okulu, kendi deyimleriyle “mutfağın okulu”. MSA öncülüğünü yine göstererek Elektrolux’ün katkılarıyla ileri teknoloji mutfak donanımına sahip 150 kişi kapasiteli bir Auditorium hazırlamış MSA içerisinde. Bu salonda yerli şeflerin yanısıra, 20’den fazla yabancı şef ağırlanmış ve pek çok tanıtım, pişirme demosu gibi organizasyon yapılmış.
Benim katıldığında bu organizasyonlardan biriydi. Davet günü 2012’ye sayılı gün kalması nedeniyle yeni yıl buluşması olarak düzenlenmişti. Etkinlik Mehmet Aksel’in konuşması ile başladı, ardından Elektrolux Türkiye Genel Müdürü Semih Orcan bir konuşma yaptı ve sahneyi şef Mehmet Gürs’e bıraktı.
Mehmet Gürs “A Fresh Look/Taze Bir Bakış Açısı” ismini verdiği demo sunumunda, geleneksel lezzetlere yeni pişirme teknikleri uygulanmasına örnekler verdi. Bundan önce ise bulunduğumuz coğrafyada pek çok kültürün harmanlandığından, pek çok şey için olduğu gibi yemek konusunda da köklerin öneminden bahsederek Anadolu’daki doğal mutfağı anlattı. Bu mutfağı keşfetmek için yaptığı seyahat ve çalışmalardan bahsetti.
Mehmet Gürs demo sunumunda 3 tabak hazırlandı. Bunlardan biri sucuklu yumurta idi. Ancak hepimizin alışık olduğu gibi sucuğu pişirip, yumurtayı kırmadı üzerine, uygun hava ve nem koşullarında kurutulmuş sucuk toz hale getirilmişti ve yumurtayı pişirmek için gereken uygun sıcaklık denemeler sonucunda tespit edilmişti. Bir derecenin yaratacağı farkı bize örnekleriyle gösterdi Mehmet Gürs.
İkinci tabak tarhana, tuzlu yoğurt, kuzu kol ve firik pilavından oluşan bir tabaktı ama bu tabak da yeni pişirme teknikleriyle hazırlanmıştı ve en çarpıcı tarafı ise tarhananın farklı bir şekilde kullanılmasıydı.
Üçüncü tabak ise kabak tatlısı idi, tabi kireç kaymağında bekletilmiş bir kabak tatlısı. Bunun yanında ise Antep fıstığının erken hasat dönemindeki adı olan “kuş boku” dondurması ve tahin vardı.
Bu sunum geleneksel tatların, tesadüflerden çıkarılarak, çalışılarak elde edilen bilgilerle hazırlanması konusunda bir örnek ve mutfağın gerçek bir kimyası olduğunun çok güzel bir kanıtı idi. İlginç olan şeylerden biri de salonun havalandırma sistemi sayesinde yemek hazırlıklarında çıkan kokuyu kesinlikle hissetmememizdi.
Sunum tamamlandığında ise MSA şefleri ve öğrencilerinin hazırladığı yemeğe katıldım, yeni lezzetler ve içkiler eşliğinde keyifli sohbetlerle geçti akşam. Ben de bu davet sayesinde daha önce etkinlik ve kurslar sayesinde tanımış olduğum MSA’nın dünya sıtandartlarındaki salonunu da keşfetme fırsatı bulmuş oldum….
MSA kolaj

2012 GÜZELLİKLER GETİRSİN, İYİ SENELER……

29 Ara

Masa

Yılın bitmesine 2 gün kala gece bilgisayar başındayım, Yağmur’u uyuttum ve fotoğraf düzenleme işine girişmişken, bir yeni yıl mesajı yazmalıyım düşüncesiyle yazıma başladım..

2011 bana hayatımın en değerli şeyini verdi, Yağmur’un annesi olmayı, bu nedenle hep özel kalacak.

2012’yi karşılamak üzere toplandığımız ve benim için 2011 yılının son daveti olan soframızdan bir fotoğraf eşliğinde hepinize hayallerinize kavuştuğunuz bir yıl diliyorum.

İYİ SENELER!!!!!!!!!!!!!

YAĞMUR’UN ANNESİYİM ARTIK….

21 Kas

Yağmur'un DoğumuTam 2,5 aylık oldu minik kızım. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Evet biraz geç oldu ama kızımın doğumu için ayrı bir yazı yazmasam olmazdı.

Bu süreçte blogu biraz ihmal ettim ama anne olmak gibi yepyeni, özel ve çok güzel bir deneyimi yaşıyorum ve sorumluluğum var artık. Yeni yeni bebekli hayatı düzene sokmaya başladım, umuyorum bundan sonra daha sık yazacağım.
7 eylül 2011 günü saat 08:16’da doğdu Yağmur, insanın bebeğinin ilk ağlamasını duymasının, varoluşuna şahit olmak kadar özel bir an olduğunu gördüm. Sonraki günlerde ayrı bedenler de uyumu yakalama çabası başladı. Anne sütü verme mücadelem, bebeğin gaz sıkıntıları, ağlama nedenini anlamaya çalışmak, gelişimini izlemek, uykusuzluk derken baktim ki zaman uçmuş, oysa doğum iznine çıkmayı ne kadar heyecanla beklemiş ve ne planlar yapmıştım. Sıkıntıları olsa da keyifli ve heyecanlı günler olarak hatırlayacağım ilerde bu günleri.
Kızımın sağlıkla, sevgiyle, mutlulukla büyümesini diliyorum, Yağmur’um hayatıma getirdiğin sevinç ve renkler tarifsiz….

İLK KEZ ANNE (FIRST TIME MOMMY)

25 Tem

first time mommy

Fazla söze gerek yok sanırım……

İlk kez anne olmak için gün sayıyorum, Eylül ayının ilk yarısında aramıza katılmasını beklediğimiz bebeğim için hazırlanıyorum.

>ALACARTE 4 YAŞINA GİRDİ VE YENİLENDİ

1 Mar

>

nazar

İnanması zor geliyor ama tam 4 yıldır bu sayfadan ağırlıklı olarak yemek tarifleri ve hayatımdan kesitler paylaşıyorum sizlerle. Ama açıkcası bu defa başka, çünkü tam 4 yıl geçmiş, dile kolay, bir web günlüğünün ömrü için hatırı sayılır bir zaman.

Şimdi başa dönüp, maceranın başlangıcına gitmek istiyorum. Taaa en başa:) Ben ufak bir kız çocuğuyken de meraklıydım mutfağa, bir çoğunuza klasik gelecek ama evde yapılanları izler, misafirliklerimizde de çay saati tariflerinin peşini kovalardım. Tarif biriktirmeye daha mutfağa girmeden önce başlamıştım. Biraz büyüyüp, elimden bir şeyler geleceğine inanınca annem, mutfağa da girdim, annemin yardımıyla, kurabiye, kek, poğaça yapmaya başladım. Sonraları ise tamamen kendi başıma. Üniversite yıllarına kadar daha çok çay saati tarifleri ile tatlılar ilgi alanımdı, bir de yılbaşı sofralarımız için yeni yemekler denemek. (Yıllar sonra görüştüğüm pek çok tanıdığımızın ilk sorusu hala pasta-börek yapıyormusun oldu, yani hafızalara böyle yer etmişim:) Okul hayatında evde yalnız kaldığım zamanlar olunca 3-5 klasik yemek de listeye eklendi, çalışma hayatıyla birlikte daha çok dışarda yemek yemeye başlayınca da, restoranlarda yeyip, beğendiğim yemekleri içlerinde ne var, nasıl yapılmış gözüyle yedim ve pek çoğunu evde de uyguladım. Tabi kırılım noktam pek çoğumuz gibi evlilik oldu. Zaten mutfağa ve yeniliklere meraklı olan ben, ev halkının (eşim) doyurulmasından sorumlu:) olunca ve bol bol misafir ağırlamaya başlayınca daha fazla yenilik aradım ve blog dünyası ile tanıştım. İlk zamanlar tarif bulduğum bu sayfaların birer “günlük” olduğunu bile anlamamıştım. Ama bir süre sonra benim de paylaşabileceğim şeyler var diyerek “alacarte-neslos.blogspot.com” adresinde yazmaya başladım. Blogun ilk açılışı çok sancılı oldu benim açımdan. Daha önce de bahsetmişimdir çok fazla teknik bir insan değilim ve blogu oluşturup, yazı yayınlar hale gelmek zor olmuştu ve kaç kere vazgeçip bırakıp, sonra tekrar hevesle bilgisayar başına geçmiştim. O nedenledir ki hesabı Şubat 2007’de açmama rağmen ilk yazımı Mart 2007’de yayınlayabilmiştim. Tabi sonraları alıştım, öğrendim, artık sayfa düzenimi kendim yapabiliyorum, eklemeler, düzenlemeler yapabiliyorum blogger kodlarında:) 2008 yılı başlarında ise “http://www.neslos.com/” alan adını alarak, blogumu buradan yayınlamaya başladım ve zaman zaman seyrekleşse de yazılarıma ve tariflerime bu adreste devam ediyorum. Zaman içinde blogum bir günlük olmanın ötesine geçti ve çocuğum gibi benimsedim, blogger ve alan adı erişim sorunları çok üzdü ama bu zorlukları da geçirerek bugünlere geldik.

DSCN769-1Bu sayfayı açtığımdan beri hayatımda büyük değişiklikler de yaşadım; hem ev hem de iş değiştirdim, hastalıklar, mutlu günler geçirdim. Pek çok tanıdığım ve bir çok dostum oldu. Blogumun hayatıma kattığı en önemli şeylerin başında geliyor bu dostlar. Bir diğer kazanımım ise mutfak ve yemek konusunda çok bilgilendim, deneyimlendim, tüm bunlar çok güzel değil mi?

Blogum yeni yaşına girerken yenilensin istedim, zaten geçen hafta şablon ile ilgili sıkıntılarım olduğu için değişiklik yapmıştım ama pek içime sinmemişti, haftasonu uğraşıp blogumu yenledim, ben çok sevdim yeni görünümünü, umarım sizler de beğenir, benimsersiniz. Kendi adıma blogumun paylaşımlarla, dostlarla büyümesini, daha üretken olmasını, nice yaşlar almasını diliyorum. Hepinize sevgilerimle…

Nice yaşlara ALACARTE……….

>OLİVİA’S PİZZERİA ANADOLU YAKASI’NDA

11 Oca

>

Blog takipçilerinin bildiği üzere geçen yıl Olivia’s Pizzeria’nın muhteşem lezzetlerini tatma fırsatı bulmuştum. İlk davette harika pizzaların, ikinci davette ise makarna ve salataların lezzetine varmıştık blogger arkadaşlarımla. O günlerde en çok hayıflandığım, eşimin bu lezzetleri kaçırmasıydı, çünkü Olivia’s o günlerde sadece Avrupa Yakası’nda Levent’te idi. Geçen yılın Kasım ayında ise Bağdat Caddesi’nden geçerken Olivias’ın tabelasını gördüm, yanılıyormuyum diye düşünürken mekanın sahibi Turgut Bey’den yeni mekan için bir davet geldi. Bu defa, bu tarz etkinliklerde pek yanımda olmayan eşimle birlikte Olivias Pizzeria’nın Çiftehavuzlar’daki şubesine gittik..

Turgut Bey, bizler için yine harika bir tadım menüsü oluşturmuştu. İlk lezzetimiz benim ve eşimin favorisi olan enginarlı ve ıspanaklı dip sostu. Sosun eşlikçisi nefis pizza çıtırları idi. Hemen arkasına yine çok sevdiğim alfreddo sos ve sarmısaklı ekmek geldi.
Arkasından 4 peynirli linguini ve bu defa eşimden tam not alan patlıcanlı bolonez soslu spaghetti geldi.

İnsan bu kadarıyla fazlasıyla doyar ama inanın nefis kokular eşliğinde fırın hemen önünüzdeyken iştahınız açılıyor. Bunların üzerine bir de pizza tadımı yaptık. Daha önceki yazılarımda da mekanın pizzaya verdiği önemi anlatmıştım. Pizza hamurunda yaptığı bazı değişiklikler hakkında bilgi verdikten sonra domates sos eşliğinde calzone (kapalı pizza) geldi masalarımıza ardından ise benim Türk damak tadına yakın bulduğum messina(patlıcan ve sarmısaklı pizza).
Tüm bu nefis lezzetleri Anadolu Yakası’na da taşıdığı ve bu güzel tadım günü için Turgut Bey’e çok teşekkürler. Bağdat Caddesi üzerindeki mekanda tadabileceğiniz gibi bu lezzetleri paket servis de mevcut, gerçek italyan lezzeti arayanların Olivias da bulacağından kuşkum yok. Aşağıdaki kolajda mekanın diğer lezzetlerinden bazılarını ve Olivia’s Çiftehavuzlar’ın ekibini görüyorsunuz. Turgut Bey’in kucağındaki ise mekanın ismine ilham veren küçük peri…

OLIVIA’S PIZZERIA’DA 2. TADIM GÜNÜ-SALATA VE MAKARNA

24 May

olivia's

Geçikmiş bir teşekkür yazısı aslında bu yazım. 6 Nisan’da Olivias Pizza’da 2. tadım günü etkinliğine katıldım. Ama blogu güncelleyememe nedenlerimden bu yazıyı yazmaya da fırsatım olmadı. Daha önce bu lezzetli mekandan bahsetmiştim. (Bağlantıyı tıklayarak eski yazımı ve mekanın diğer yiyeceklerini görebilirsiniz) Nefis pizzalarından sonra bu defa harika salata ve makarnalarıyla buluşturdular bizleri. Ben Turgut Bey’e, Emre Bey’e ve mekanın tüm ekibine teşekkür ediyorum ve gerçek pizza ve leziz salata ve makarna alternatifleri için Olivias Pizzeria’yı denemenizi tavsiye ediyorum. Daha önceki yazımda belirttiğim gibi paket servisleri de var. web adresi: http://www.oliviaspizzeria.com/
olivias