Arşiv | Annem’in Tarifleri RSS feed for this section

KISA BİR AÇIKLAMA VE BESMEÇ (BULGURLU KÖFTE)

11 Oca

2008 maalesef kötü bitti, bir süredir hastayım şu günlerde de iyileşme sürecim devam ediyor. Tüm geçmiş olsun dileği iletenlere teşekkür ederim, umuyorum önümüzdeki günlerde daha yi olacağım. Blogla fazla ilgilenemememin sebebi genel olarak rahatsızlığım, bir çoğunuzun sayfayı açıp aynı şeyleri görmekten sıkıldığınızı, yenilikler beklediğinizi biliyorum. En kısa zamanda bende tam olarak sayfama dönmeyi istiyorum. Aşağıdaki yazıyı daha önce hazırlamıştım ama yayınlama fırsatım olmadı, yazıda kasdedilen açıklama aslında bu satırlar değildi ama geçen zaman içinde durum örtüşünce yazıyı çok değiştirmeden, açıklamayı farklılaştırarak tarifimi yayınlamaya karar verdim. Benim de 2009’dan en büyük beklentim, sağlık ve hobilerim için enerji ve zaman…

Bu açıklamalardan sonra aslında bayramlık bir tarif olarak yazmayı planladığım besmeçten bahsetmek istiyorum. İç Anadolu’da kurban bayramlarında çok sık yapılan bir köfte çeşididir. İlk yediğim yer, annemin anneannesinin evi (yanlış yazmadım, rahmetli büyük anneannemiz 1-2 yıl daha yaşayabilseydi torununun torununu görecekti), bayram tatili nedeniyle memelekete gelmişiz ve bizim gibi şehir dışından gelmiş kuzenler, amca ve teyzelerle ev oldukça kalabalık ve eti eski usül tahtada satırla kıyma haline getirip öyle hazırlıyorlar besmeci, ben çocukken et yemeyi reddetmeme rağmen içindeki bulgur nedeniyle sevdiğimi hatırlıyorum. Sonraki yıllarda da aynı şekilde kurban bayramı sofralarımızda yerini aldı “besmeç”. Ben İstanbul’a taşınınca ve özellikle evlendikten sonra anne ve babaya sıkça sipariş edilen ve fazlası buzluğa stoklanan bir lezzet oldu. Eşimin doğumgününde de annem yapıp göndermişti. Kurban bayramına yetişmese de, sonrasında yapabileceğiniz, tadını severseniz bayramlarla sınırlamayacağınız bu besleyici köfte çeşidinin tarifi şöyle;

Malzemeler:

– 1 kilo yağsız veya çok az yağlı kıyma

– 2 su bardağı ince bulgur(köftelik)
– 3-4 adet soğan
– 1 domates ve 1 tatlı kaşığı salça
– 4-5 diş sarmısak
– 3-4 adet yeşil biber
– Yarım demet maydanoz
– 1 tatlı kaşığı pul biber
– 60 gr tereyağ
– Kimyon, karabiber ve tuz

Sosu İçin:

-3-4 adet domates
-2 diş sarmısak
-1 tatlı kaşığı sirke
-Tuz, karabiber
-1 yemek kaşığı zeytinyağı

Yapılışı:
Büyükçe bir tepsi (yoğurmak için kullanacağız) içine kıymamızı ve ince rendelenmiş veya çekilmiş soğanlarımızı koyup karıştırdıktan sonra bulgurumuzu ekliyoruz ve yoğurmaya başlıyoruz. Yoğruma sırasında bir kase içinde bulunan su ile elimizi sık sık ıslatarak bulgurumuzun yumuşamasını sağlıyoruz. 10-15 dakika kadar yoğurduktan sonra, karışımımız macun kıvamı almaya başlayacaktır. Bu aşamadan sonra rendelenmiş domates, salça, ince çekilmiş veya doğranmış yeşil biber, dövülmüş sarmısak, tereyağ ve baharatlarımızı ekliyoruz. Son olarak ince kıyılmış maydanozumuzu da ekledikten sonra iyice karışana kadar yoğurmaya devam ediyoruz. Tüm malzemelerimiz bir bütün olunca köftemiz hazır olacak. Köftelerimizi hamburger köftesi büyüklüğünde hazırlayarak istersek teflon tava ile ocakta, istersek tepsiye dizerek fırında pişiriyoruz. İsterseniz çok miktarda hazırlayıp, pişirmeden buzluğunuzda saklayabilirsiniz. Servis önerisi olarak yukarıda malzemeleri yeralan sosu hazırlayarak (tüm malzemeleri sos tavasında kıvam alıncaya kadar pişirirerek) birlikte yiyebilirsiniz. Afiyet olsun…
Reklam

ÇOCUKLUĞUMUZUN ELMALI KURABİYESİ

16 Eki
Yazımın başlığı benim için çok anlamlı, çünkü biliyorum ki, çoğumuzun çocukluğunun favori kurabiyelerinden biridir “elmalı kurabiye”. Gerçi benim için elmalı pastadır, bu kurabiye, küçükken oyundan eve geldiğimde ortalığı sarmış olan mis gibi kokulardan anlardım annemin “elmalı pasta” yaptığını, pek çok tatlı hamur işi pasta idi o zamanlar benim için. Son günlerde Hatsum’unda en çok bahsettiği kurabiyeler bunlar. Annecim sürpriz doğumgünü partisi için hazırlayıp, göndermişti, ben de blogda bulunması ve bilmeyen veya farklı uygulayan varsa faydalanması için yazıyorum tarifi;

Malzemeler:

– 1/2 su bardağı sıvıyağ
– 1 su bardağı eritilmiş tereyağı (tereyağ ve sıvıyağ oranını istediğiniz şekilde değiştirebilirsiniz)
– 1 su bardağı yoğurt
– 1 su bardağı pudra şekeri
– 1 yumurta
– 1 paket kabartma tozu
– Aldığı kadar un (annem 4-5 su bardağı arasında olacağını söyledi)
– Üzeri için pudra şekeri

İç Malzemesi:

– 3-4 adet rendelenmiş elma
– 2 yemek kaşığı şeker
– 1 tatlı kaşığı tarçın
– Dövülmüş ceviz veya fındık (isteğinize bağlı)

Yapılışı:

Kurabiyemizin hamuruna geçmeden önce, soğuması için elmalı içini pişiriyoruz. Bunun için rendelenmiş elmalarımızın üzerine şekerimizi ekleyip, kısık ateşte pişiriyoruz ve tarçınımızı ve ceviz veya fındığımızı ilave ediyoruz. Elmalarımız soğurken hamurumuzu hazırlıyoruz. Un ve kabartma tozu haricindeki tüm malzemelerimizi yoğurma kabımıza alıp, karıştırıyoruz ve kabartma tozu ile azar azar eklediğimiz unumuz ile kulak memesi yumuşaklığında bir hamur hazırlıyoruz. Hamurumuzu, istediğimiz kurabiye büyüklüğüne göre 4 veya 5’e bölüp, merdane ile mümkün olduğu ölçüde yuvarlak açarak, bıçakla 8 eşit üçgene kesiyoruz. (Sigara böreği gibi) Üçgenlerin geniş parçalarına 1 tatlı kaşığı kadar elmalı içimizden koyup, geniş tarafından başlayarak sarıyoruz. Tüm hamurumuzu bu şekilde hazırladıktan sonra, önceden ısıttığımız 160 derece fırında hafif pembeleşip, çok renk almadan kalacak şekilde pişiriyoruz. İsterseniz, elmalı kurabiyeleri, poğaça gibi, ceviz büyüklüğünde parçalar alıp, içini koyup, yuvarlayarak veya yan kapatarak veya benim lorlu kurabiyelerde yaptığım gibi kese şeklinde hazırlayabilirsiniz. Fırından çıkıp, soğuyunca üzerine pudra şekeri serpiştiriyoruz. Afiyet olsun…

PATATESLİ VE PEYNİRLİ KOL BÖREĞİ

12 Eki

Bayramla birlikte Eylül ayını da geride bıraktık ve hava değişmeye, gece gündüz sıcaklık farkı artmaya başladı, yani yavaş yavaş kış geliyor. Bu yıl ayva ağaçlarının meyvelerini taşıyamaz durumda olmasını kışın çok yoğun yaşanacağının habercisi olarak yorumladık, büyüklerimiz öyle söylüyor, ayva çok, palamut bol olursa, kış çok soğuk ve sert geçermiş. Gerçi son yıllarda güzel yağan bir kara, yağışa hasret kalsakta, İstanbul’da yaşamı felç ettiğini düşünürsek, bizi zor günler bekliyor olabilir. Neyse önümüzde 1-2 ay var sonbaharın tadını çıkaralım. Ben Eylül doğumlu olduğum için hep sevmişimdir sonbaharı, yaz bitti diye üzülsemde çabuk toparlanır, doğumgünüm ve sonbaharın eşsiz renkleri için sevinirim. Ağaçlardaki yeşillerin azaldığı, sarı, kahve ve kızılların çoğaldığı şu günler için sizlere, eşimin doğumgünü davetinden kalmış olan ve tarifi beklenen kol böreğini öneriyorum.

Böreğimizi daha önce de yazdığım gibi annemin elinden, pek çoğumuzun annesi gibi hamurişlerini çok güzel yapar. Kol böreği de yumuşacık hamuru ile özel tatlarından biridir. Püf noktası hamuru yoğururken yumuşak kalmasını sağlamak, böylece puf puf kol böreklerimiz oluyor. Aşağıda ölçü 1 tepsilik börek için annem bizim davet kalabalık olduğu için ölçüyü 2 katı yapıp, yarısını peynirli, yarısını patatesli hazırlamıştı. Gelelim tarifimize;

Malzemeler: ( 1 tepsilik)

– 1 su bardağı sıvıyağ
– 2 su bardağı süt
– 1 yumurta
– 1 paket maya (toz olanlardan)
– 1 çay kaşığı tuz
– 1 tatlı kaşığı şeker (isteğe bağlı)
– Aldığı kadar un (maalesef annem ölçü veremedi, kendim deneyince ekleme yapacağım)
– Üzeri için susam, çörekotu veya haşhaş

İç Malzemesi:

Patatesli İçin
– 3-4 iri patates (haşlanmış)
– 1 adet orta boy soğan
– 1 tatlı kaşığı kuru nane
– Tuz, karabiber, kırmızıbiber
– 5-6 dal dereotu
– 5-6 dal maydanoz
– 1 yemek kaşığı sıvıyağ

Peynirli İçin
– 200 gr beyaz peynir
– 9-10 dal maydanoz

Yapılışı:

Böreğimizi patatesli yapacaksak öncelikle içimizi hazırlayıp, soğumaya bırakıyoruz. Bunun için sıvıyağımızda doğranmış soğanımızı hafifçe kavurduktan sonra nanemizi ve baharatlarımızı ekleyip, haşlayıp, ezdiğimiz patateslerimizi ve tuzumuzu ekliyoruz. Bunları biraz kavurduktan sonra, doğradığımız dereotumuzu, maydanozumuzu ekleyerek ocaktan alıyoruz.
Hamurumuzu hazırlamak için yumurta sarısı hariç malzemelerimizi hazırlıyoruz. Ilık süt, sıvıyağ ve yumurta akını karıştırıp, kuru malzemlerimizi ve unumuzu parça parça ekleyerek yumuşak bir hamur hazırlıyoruz. Hamurumuzu 4 parçaya bölüp, oklava ile açıyoruz ve patatesli veya peynirli iç malzememizden koyup, rolu yaparak sarıyoruz ve 7-8 cm uzunluğunda dilimlere keserek fırın tepsimize diziyoruz. Bu aşamada isterseniz bütün bütün de tepsiye dizebilirsiniz, annem iç kısımlarınında iyice pişmesi ve servis kolaylığı için dilimlerek hazırlıyor. Tüm hamurumuzu bu şekilde hazırladıktan sonra, üzerine yumurta sarısı sürüp, önceden ısıttığımız 160 derece fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun…

DALINDAN MEYVE YEMEK VE PATLICANLI SAÇ BÖREĞİ

30 Tem
Nereden başlasam bilemedim…. Yazılacak çok şey birikti, ama ben bazen yoğunluktan, bazen de keyifsizlikten bir türlü geçemedim bilgisayarın başına. Etkinlik yazısından sonra, gezimizden başlayıp, davetlerle devam edecektim olmadı. Düşündüm sırası kalmadı bu işin dedim ve biraz sondan başlamaya karar verdim.
2 hafta önce 2 günlüğüne memlekete evimize gittim. Annem bahçedeki ağaçların meyvelerini dalından yiyemiyoruz diye üzülüyordu, gittim ve kayısı ağacında rüzgarın bıraktığı son meyveleri, dalından yedim. Dalından meyve yemenin ne güzel bir şey olduğunu düşündüm, eskiden böyle şeyleri düşünmezdik, büyük şehirde büyüyen çoğumuz dahi, apartman bahçelerindeki ağaçlardan, komşu bahçesinden meyve yemiştir, ama artık pek kalmadı komşu bahçesi ve ağaçlar ve dalından yiyemez olduk…

Evimizin bahçesi küçük sayılır ama bahçede, kayısı, erik ve kiraz ağaçlarının yanısıra, domates, salatalık, biber, patlıcan, maydonoz ve soğan var. Tabi bunlar aile ihtiyaçlarını ancak karşılayacak düzeyde şimdilik. Bahçenin bir bölümünde de çiçekler ve çam ağaçları var, bu yıl laleler çok güzel olmuş ama biz göremedik, güller de solmaya başladığı için ben bolca papatya seyrettim, çok güzellerdi…

Tabi annenizin yanına gidince sevdiğiniz yemeklerin yapılması olmazsa olmaz, bilirsiniz. Anneciğim de, ben sadece zeytinyağlı yemek istiyorum deyince 1-2 çeşit zeytinyağlı pişirmiş. Bu nefis çöreklerle, yazlık lezzetler için yaptığımız dolmayı birlikte hazırladık. Gerçi saç böreği için benim katkım pişirme düzeyindeydi, annem biraz “biyonik kadın” kıvamında olduğu için ben öğle uykusundayken içini pişirmiş, ertesi sabahta yürüyüşe çıkmadan önce hamuru mayalamıştı, ben ancak annemin yürüyüş dönüşüne uyanınca, sadece pişirmeye yardım ettim. Çöreklerimizi pişirip sıcak sıcak kahvaltımızı ettik. Çörekleri yedim ama ailenin tüm fertlerinin bir arada olduğu, kalabalık soframızı da çok özlediğimi farkettim. Bu kadar anlattıktan sonra annemin nefis saç böreği veya içli çöreğinin tarifi şöyle;

Malzemeler: (20 çörek için)

Hamuru için:

-2 su bardağı süt
-1 paket kuru maya
-2,5 su bardağı ılık su
-1 çay kaşığı tuz
-Alabildiği kadar un

Patlıcanlı İç Harcı İçin:

-4 adet patlıcan
-4 adet domates
-3 adet sivri biber
-3 baş soğan (orta boy)
-9-10 dal maydanoz
-4-5 dal dereotu (isteğe bağlı)
-Tuz, karabiber, kırmızı biber
-2 yemek kaşığı zeytinyağı

Yapılışı:

Bu çörek için önceden içimizi hazırlıyoruz. Bunun için zeytinyağımızda, doğradığımız soğanlarımızı hafifçe kavuruyoruz, sonra doğranmış biberlerimizi ve patlıcanlarımızı (tuzlu suda bekletip, acılığını aldıktan sonra) ekliyoruz. Bunlar da kavrulunca, kabuklarını soyarak doğradığımız domateslerimizi ilave ediyoruz ve pişmeye bırakıyoruz. Patlıcanlarımız biraz yumuşayıp, içimiz kıvam alınca maydonoz ve dereotumuz ile tuz ve baharatlarımızı ekleyip, ocaktan alıyoruz. İçimiz soğurken hamurumuzu hazırlayabiliriz. Hamur için, 3 bardak kadar unu, yoğurma kabımıza alıp, ortasını havuz gibi açarak, süt ve suyumuzu koyuyoruz, mayamızı ve tuzumuzu da ekleyip, unu karıştırarak yoğurmaya başlıyoruz. Bundan sonrası için hamurumuz kulak memesinden yumuşak bir kıvam alana kadar un ekleyerek yoğurmaya devam ediyoruz (maalesef bu kısımda uyuyor olduğum için un ölçümü yapamadım, anneciğiminde aklına gelmemiş) Hamurumuz hazırlanınca, üzerini kapatarak, sıcak bir ortamda mayalanmaya bırakıyoruz. Yaz sıcağında 30-40 dakikada mayalanacaktır. Hamurumuz kabarınca, bezelere ayırıp, aşağıdaki kolajda göreceğiniz gibi, 30 cm çapında açarak, içini koyup kapatıyoruz ve hiç yağ kullanmadan ısıttığımız teflon tavada pişiriyoruz. Biz bu çörekleri patlıcanın yanısıra peynirli olarak da hazırladık. Hamur bezelerinin bir kısmına peynir ve dereotu karışımı ile hazırladığımız harcı koyduk, sizlerde bu şekilde hazırlayabilirsiniz. Afiyet olsun….

MANTI

21 Nis

Mantı, yine Annemin tariflerinden. Çocukluğumda babamın işi nedeniyle Kayseri’de yaşamıştık. Bu şehrin bize bıraktığı tatlardan biridir mantı. Yazacağım tarif klasik Kayseri Mantısı, ama patatesli, peynirli, sebzeli çeşitleri yapılırdı, yani aslında ravyoli bizim mutfağımızda da mevcut, sadece şekilleri farklı. Mesela patatesli mantı, üçgen ve biraz daha büyük olurdu. Oturduğumuz apartmanda komşuluk ilişkileri çok iyiydi, sık sık görüşülür, özel yiyecekler yapıldığında dağıtılırdı. Yaşıtım olan pek çok arkadaşım yani oyun oynayacak bolca çocuk ve o zamanlar kocaman sandığımız, şimdilerde küçük gelen bir bahçemiz vardı. Geçmişe döndüğümde hep güzel canlanır bu günler. En çok da şimdilerde bulamadığımız komşuluğu özlerim, bir de komşumuzun getirdiği patatesli mantıyı. Ama bugün klasik etli mantı tarifi yazıyorum, belki yakında patatesli bir deneme de yaparım.
İtiraf etmeliyim ki mantıyı ben yapmadım, anneciğim yaptı. Zahmetli sayılabilecek şeyleri yaparak, bize yardımcı oluyor. Bu mantıları da yaptıktan sonra fırınlayarak bana getirdi, ben de bir kısmını buzdolabının normal kısmında, bir kısmını ise buzluğa yerleştirerek, yemek sıkıntısı çektiğimiz veya canımızın istediği zamanlarda pişirerek pratik bir yemek sahibi oldum. Sizlere de tavsiye ederim, vaktiniz veya sizin için yapacak yakınınız varsa, normal tüketiminizden fazla yapıp, bir kısmını fırınlayarak muhafaza edebilirsiniz. Buzlukta 2-3 kadar saklanabilir. Tarifimiz şöyle;
Malzemeler: (6 kişilik)
Hamuru için:
-2 yumurta
-2 bardak su
-1 çay kaşığı tuz
-Aldığı kadar un (yaklaşık olarak 650 gr)
İç Harcı için:
-300 gr kıyma
-2 ortaboy soğan
-1/2 demet maydanoz
-1 çay kaşığı kırmızı biber ve tuz
Sosu için:
-2 yemek kaşığı zeytinyağı
-1 yemek kaşığı salça
-İsteğe bağlı pul biber
Üzerine:
-Sarmısaklı yoğurt
-Sumak, nane, pul biber
Yapılışı:
Öncelikle hamurumuzu hazırlıyoruz. Bunun için unumuzun yarısını yoğurma kabımıza alıp, ortasına yumurtalarımızı kırıyoruz. Sonra tuzunu ve azar azar suyumuzu ilave ediyoruz. Hamur tüm suyu alıp, cıvık kıvamda olunca, kalan unumuzdan eklemeye devam ediyoruz. Hamurumuz diğer hamurlara göre biraz daha sertçe olacak, ama gereğinden fazla un eklemek de hamurumuzun açılırken zorlanmamıza ve mantıları doldururken de kırılmalara neden olabilir. Hamurumuzu hazırlayınca yarım saat kadar üzerini örterek dinlendiriyoruz. Sonra hamurumuzu 2’ye bölüp, un serpiştirerek oklava ile açıyoruz. Çok ince olmasına gerek yok, 0,5 cm civarında olabilir. Sonra açtığımız hamurumuzu bıçak yardımıyla, önce boyuna, sonra enine 2’şer cm’lik aralıklarla keserek 2*2 kareler elde ediyoruz. (Açılan hamurun yuvarlak olması nedeniyle, kenarlarda kalan üçgenleri, birleştirerek değerlendirebilirsiniz. ) Her karenin içine kıymamız, ince doğranmış soğan ve maydanozumuz, kırmızı biber ve tuzumuzu karıştırarak elde ettiğimiz iç harcından fındık kadar parçalar koyarak, 4 köşesinden bir araya getiriyoruz ve parmağımızla uçlarını bastırarak kapatıyoruz. (Bu ölçüyle yaptığımız mantılardan bir kaşığa 40 tane sığmasa da 10 tane civarı sığıyor, yani küçük sayılabilecek mantılarımız oluyor:) Tüm hamurumuzu bu şekilde içle doldurarak kapatıyoruz. Burada dikkat etmemiz gereken bir nokta da hamurun nemli olması nedeniyle yapılan mantıların üst üste gelmesi durumunda yapışma tehlikesi, bunun için geniş bir tepsiye tek sıra olacak şekilde yerleştirebiliriz. 2. bezemizi de aynı şekilde hazırlıyoruz ve tepsiye diziyoruz. Bu sürede beklerken mantılar hafifçe kuruyarak, sertleşecekler. Eğer bu ölçü size fazla gelirse bir kısmını önerdiğim gibi, fırınlayarak buzluğa kaldırabilirsiniz.
Mantımızı tamamlayınca pişirmek için derin bir tencerede bol su kaynatıyoruz ve çok az tuz eklediğimiz kaynamış suda mantılarımızı haşlıyoruz. Bu aşamadan sonra mantıyı iki farklı şekilde tüketebilirsiniz,
1. si mantı haşlanınca suyunu tamamen süzüp, sarmısak yoğurdu üstüne, zeytinyağı, salça, pul biberden oluşan sos döküp, baharatlarla yemek (biz böyle yaptık)
2. si mantı haşlanınca suyunu biraz azaltmak ama çoğunu içinde bırakarak hazırlanan salçalı sosu sulu mantıya ilave ederek, çorba gibi tüketmek, burada da istenirse üzerine sarmısaklı yoğurt dökülebilir. (Annem genelde böyle yapar ve Kayseri’de de bu şekilde pişirilir ve önden çorba gibi servis edilir.) Afiyet olsun…

TAHILLI YOĞURT ÇORBASI

23 Mar
Yeni anne Lama’nın, konusu hepimiz için faydalı olan etkinliğinin son günü de geldi, ben bu etkinliğe uzun süredir bekleyen bir tarifle katılmak istiyorum. Tarif yine annemden. Bizim evde özellikle kışları oldukça sık pişirilen yoğurt çorbası. Bu çorbanın yaygın ismi yoğurt çorbası ama içimden böyle demek gelmedi, çünkü o zaman basit bir çorba gibi düşünülebilir, oysa bu çorba oldukça lezzetli ve içindeki tahıllar nedeniyle besleyici bir çorba. Yapımı da biraz zahmetli olduğu için açıkcası ben pek yapmıyorum. Annem geldiğinde veya eve gittiğimde mutlaka istediğim bir yemek oluyor. Bu kadar reklam yaptıktan sonra gelelim çorbamızın tarifine;

Malzemeler:

Malzemeler: (6 kişilik)

-1 kg süzme yoğurt
-1 çay bardağı haşlanmış yarma (aşurelik buğday)
-1 çay bardağı haşlanmış nohut
-1 yumurta
-1 tatlı kaşığı un
-1 çay kaşığı tuz
-1 tatlı kaşığı nane
-1/2 çay bardağı haşlanmış yeşil mercimek
-5-6 bardağı soğuk su

Sosu için:

-1 yemek kaşığı zeytinyağı
-1 tatlı kaşığı nane
-1 yemek kaşığı salça
-1 yemek kaşığı su
Yapılışı:
Öncelikle malzeme listesinde bahsettiğim yarmanın ne olduğunu açıklayacağım. Yarma buğdayın kaynatılıp, kurutulmasından sonra, dövülmesi ile elde edilen bir tahıl, genellikle aşurelik buğday ismiyle tanınıyor ve keşkek yapımında da kullanılıyor. Çorbamızı yapmak için öncelikle yarma ve nohutumuzu haşlıyoruz ancak iyice yumuşamalarına izin vermiyoruz, çünkü çorbamızı pişirirken yumuşamalarını istiyoruz. Derin bir tencerede, süzme yoğurdumuzu, haşlanmış yarmamızı, nohutumuzu ve yumurtamızı karıştıyoruz. Sonra unumuzu, tuzumuzu ve nanemizi ekleyip, tekrar karıştıyoruz ve suyunu ilave edip, pişirmek üzere ocağa alıyoruz. Çorbanın biraz zahmetli olduğundan bahsetmiştim, zahmeti pişirme aşamasında önümüze çıkıyor. Çorbamız kaynayana kadar, sürekli karıştırıyoruz, kaynadıktan sonra yarma ve nohut iyice yumuşayana kadar pişirmeye devam ediyoruz. Bu aşamada daha önceden haşladığımız mercimeğimizi de ekliyoruz. Tüm malzemeler yumuşayıp, çorbamız kıvam alınca ocaktan alıyoruz. Ocaktan alırken taze nanemiz var ise biraz daha doğranmış taze nane ilave edebiliriz. Bundan sonrası için dikkat etmemiz gereken şey çorbanın soğuma süreci, çünkü yoğurt çorbası olduğu için kesilme ihtimali var, bunu önlemek için yine karıştırarak soğutmamız gerekiyor. Annem bu süreci hızlandırmak için, çorba tenceresini, soğuk su dolu bir kaba alır ve karıştırmaya devam eder. Çorba oda sıcaklığına geldikten sonra korkmaya gerek yok. Tabi biz çalışan hanımlar için biraz vakit alacaktır ama bir kere olsun denemenizi tavsiye ederim, eminim lezzetini beğeneceksiniz. Ayrıca bu çorbanın çocuklar için de faydalı olduğunu söylemeye gerek yok sanırım, içindeki tahıllar sayesinde besin değeri yüksek bir yemek oluyor. Çorbamızın sosu ise klasik, az yağ ile nanemizi ve salçamızı kavurup, suyunu ilave edip, kıvamını ayarlıyoruz. Benim fotoğrafımda sos yok maalesef, o gün böyle çekmişim fotoğrafı. Siz damak tadınıza göre ister sosla isterseniz sade olarak hazırlayabilirsiniz. Afiyet olsun…
Çorba meraklıları ayrıca ÇORBALAR bölümünü ziyaret edebilirler.

CEVİZLİ BAKLAVA

21 Mar
Annemin tarifleri olmasa siteye yeni birşeyler yazamayacağım şu sıralar, yoğunluğum devam ediyor, o nedenle mutfağa sadece akşam yemekleri için pratik şeyler yapmak üzere giriyorum. Ama yakın zamanda yeni tariflerle döneceğim diye umuyorum.
Ben şerbetli tatlılardan en çok annemin baklavasını severim. Bizler için bayramların en güzel yanlarından biri annemin baklavasını yemektir. Annem artık yanında olmadığımız için bayram harici pek yapmıyor baklavayı ama İstanbul’a gelirken yapmış, biz de afiyetle yedik. Tarifmize gelince;

Malzemeler:

Malzemeler: (1 tepsi için)

-1 su bardağı yoğurt
-1 su bardağı süt
-1 su bardağı sıvıyağ
-2 yumurta
-1/2 paket kabartma tozu
-1 çay kaşığı tuz
-1/2 limon suyu
-Un
-1 su bardağı buğday nişastası
-2 su bardağı dövülmüş ceviz
-125 gr tereyağ-1/2 su bardak sıvıyağ

Şerbeti için:

-4 su bardağı toz şeker
-3 su bardağı su
-2 küçük limon tuzu veya 1/2 limon suyu

Yapılışı:

Nişasta, ceviz, tereyağ ve 1/2 su bardak sıvıyağ ve un haricindeki tüm malzemelerimizi karıştırıyoruz. Unumuzu azar azar ekleyerek hamurumuzu yoğuruyoruz. Kulak memesi kıvamına gelince 1 saat kadar üzerini kapatarak dinlendiriyoruz. Sonra hamurumuzu 20 beze yapıp, her bezeyi nişasta yardımıyla güllaç yufkası inceliğine gelene kadar açıyoruz. Yufkalarımızın çapı 40 cm’ye yaklaşık olacaktır. Açtığımız her yufkayı biraz kuruması için üst üste gelmeyecek şekilde seriyoruz. (Annem bu işlemi temiz mutfak örtülerini evin her tarafına sererek yapar, bazen 2-3 tepsi baklava yaptığı düşünülürse, evde yufka sergisi açılmış gibi olur:) Hafifçe kuruyan yufkalarımızı yağladığımız fırın tepsimize, 3-4 adet üst üste diziyoruz ve her 3-4 katta bir arasına ceviz serpiştiriyoruz. Bir tepsi için 20 kadar yufka yeterli oluyor. Son yufkamızı tepsiye koyduktan sonra, baklavamızı kesiyoruz, ben bu konuda çok hünerli değilim ama sizler, çapraz, kare veya çiçek oluşturacak şekilde kesebilirsiniz. Fotoğraftakiler çapraz kesilmiş olanlardan. Kestiğimiz baklavamızın üzerine 125 gr tereyağını eritip, içine yarım su bardak sıvıyağını ekliyoruz ve döküyoruz. Önceden 160 dereceye ısıttığımız fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Şerbet için 4 su bardağı toz şekeri, 3 su bardağı su ile kaynatıp, kıvam almaya başladığı sırada limon tuzu veya suyunu ekleyip, ocaktan alıyoruz. Pişmiş ve soğumuş baklavamızın üzerine, parmağımızı hafif yakacak sıcaklıktaki şerbetimizi kaşık yardımıyla döküp, tatlının şerbeti çekmesi için 2-3 saat bekletiyoruz. Afiyet olsun…

PAZI SARMASI

17 Mar
Uzun bir ara oldu, hem hiç istemeden, işyerindeki yoğunluk, son günlerde üst üste ters giden işler birleşince mutfaktan ve blogdan uzak kaldım. Bazı tatsızlıklar devam etsede, isteksizliğimi üzerimden atarak, 2 haftadır kenarda bekleyen pazı sarması tarifini yazayım dedim.
Tarife geçmeden önce Blogumun yeni yaşını kutlayan, sayfama ziyaret ve yorumlarla bana destek ve cesaret veren herkese teşekkür ederim.
Pazı sarması annemin bize yaptığı yemeklerden biri, sırada yine annemden bir tarif var, arayı bu kadar uzatmadan onu da sizlerle paylaşmayı umuyorum. Tarife geçmeden önce pazı hakkında bazı bilgiler vermek istiyorum.
Kış ya da yaz mevsimlerinde yaprakları sebze olarak yenilen Pazı bitkisi, ıspanakgillerdendir. Anayurdu Akdeniz havzası, Anadolu, Kafkasya ve Ortadoğu olan bitkinin yabani örneklerine ülkemizdeki kırlarda rastlanmaktadır. Pazı çeşitlerine göre koyu veya açık yeşil renklidir. Yaprak sapları da çeşitlere göre yeşil ya da bazen kırmızı renkli olur. Yaprak kenarları düz ya da dalgalı, yaprak ayaları kıvırcık veya düz yapılıdır. Pazı, A vitamini kaynağı betakaroten, C vitamini ve folik asit yönünden zengin bir bitkidir. Özellikle yaprak sapları kırmızı renkli olan pazılarda A vitamini oranı yüksek olur. Pazının diğer besin değerleri ıspanağınkine çok yakındır. Pazı yaprakları, içerdiği demir ve folik asitle kansızlığı önler.
Faydalı bilgilerden sonra gelelim tarifimize;

Malzemeler:(4 kişilik)

-2 demet pazı
-1 su bardağı pirinç
-250 gr kıyma
-1 yemek kaşığı salça
-1/2 çay bardağı sıvıyağ
-1 orta boy soğan
-7-8 dal maydanoz
-Tuz, karabiber, kırmızıbiber

Yapılışı:

Pazı yapraklarını yıkayıp, büyükçe bir tencerede kaynayan suda haşlıyoruz (bu işlem kısa olmalı yaprakların dağılmaması için), 1-2 dakika kaynayan suda beklettiğimiz pazıları tencereden alıp, soğuk sudan geçiriyoruz. Pazı yapraklarını hazırlayınca içimizi hazırlamaya geçiyoruz. Yıkayıp, süzdüğümüz pirince, kıymamızı, salçamızı, ince kıyılmış soğan ve maydanozumuzu, sıvıyağımızı, tuz ve baharatlarımızı ekleyip iyice karıştırıyoruz. Pazı yapraklarını sarılacak büyüklükte parçalara kesiyoruz ve her parçaya içten koyup, parmak şeklinde sarıyoruz. Sardığımız lpazıları, pişireceğimiz tencereye sıkı sıkı dizerek yerleştiriyoruz ve 1,5 su bardağı suya 1 tatlı kaşığı salça ekleyip, üzerine dökerek orta ateşte 30 dakika kadar pişiriyoruz. Yanında yoğurtla servis yapıyoruz. Afiyet olsun…

REVANİ

29 Şub
Annemin revanisi başkadır. Gerçekten lezzetli yapar ve hepimiz severiz. Ben yemek konusunda tekniğin çok önemli olduğunu düşünürüm ama her elin lezzetinin de aynı olmadığı kesin, bu durum sanırım bu ellerin tekniği uygulayışından kaynaklanıyor. Geçen hafta annemin burda olmasını fırsat bilip ben yine revani istedim ve anneciğim de yaptı, yine çok lezzetliydi ve bu defa fotoğraf çekip, tarifi yazma fırsatım oldu, çoğumuzun bildiğini ve belki de aynı tarifi uyguladığını düşünüyorum ama bilmeyenler ve kendi arşivim için paylaşmak istedim. Tarifmiz şöyle;

Malzemeler:

– 3 büyük yumurta
-1 su bardağı şeker (çok tatlı sevmeyenler 2/3 bardak yapabilir)
-1 su bardağı sıvıyağ
-1 su bardağı yoğurt
-1 paket kabartma tozu
-1 paket vanilya
-1 su bardağı irmik
-1,5 su bardağı un
-1 limonun kabuğunun rendesi ve suyu
-Hindistan cevizi

Şerbeti için:
– 3 su bardağı şeker
– 3 su bardağı su
– Yarım limon suyu

Yapılışı:

Şerbetli tatlılar için, şerbetin veya hamurun soğuk olması gerektiğini biliriz, annem revani için şerbeti soğuk tutar, baklava da ise sıcak. Bu nedenle önce şerbetimizi hazırlayıp, soğumaya bırakıyoruz. Bunun için su ve şekeri bir tencereye koyup, karıştırarak pişiriyoruz. Kaynayınca, kıvamı koyulaşana kadar bekleyip, ocaktan almadan hemen önce limon suyunu ilave ediyoruz. Şerbetin kıvamını ayarlamak için kaynadıktan sonra aralıklarla kaşıkla alıp, soğutup bakabiliriz. Revanimiz için, yumurtalarımızı iyice çırpıyoruz ve şekerimizi ilave edip çırpmaya devam ediyoruz. Sonra sıvıyağ ve yoğurdumuzu ekliyoruz. bunlarda karışınca önce irmiğimizi, sonra unumuzu parça parça ekleyerek karıştırıyoruz. Son olarak vanilya ve kabartma tozunu, limon kabuğu rendesini ve limon suyunu ilave ediyoruz, ancak limon suyunu kabartma tozunun üzerine döküyoruz, tekrar karıştırıp, yağladığımız borcam veya başka bir fırın kabına döküyoruz. Önceden ısıtılmış 175 derece fırında 35-40 dakika pişiryoruz. Fırından aldığımız revanimizin 5 dakika kadar ılınması bekledikten sonra şerbetimizi döküyoruz. Üzerine hindistan cevizi serpiştirdikten sonra dilimleyerek servis yapıyoruz. Afiyet olsun….

ETLİ LAHANA SARMASI

30 Eki

Cumhuriyetimiz 84. yıldönümü hepinizle beraber kutluyorum….
Bu tarifte bayramdan kalma ve yine anneme ait. Aşçı yamağı ile birlikte çok beğenerek yedik, çünkü annem hazılayıp, yanımıza koydu, ben de eve gelince pişirdim ve tadı damağımızda kaldı. Sanırım zevkle isteyerek yapılan yemekler çok daha lezzetli oluyor, hani bazı insanların elleri lezzetli bulunur, bence o kişiler severek yemek yapıyorlar ve yemekleri seviliyor… Gelelim tarifimize;

Malzemeler:(4 kişilik)

-9-10 yaprak lahana
-1 su bardağı pirinç
-250 gr kıyma
-1 yemek kaşığı salça
-1/2 çay bardağı sıvıyağ
-1 orta boy soğan
-7-8 dal maydanoz
-Tuz, karabiber, kırmızıbiber

Yapılışı:

Lahana yapraklarımızı yıkayıp, büyükçe bir tencerede kaynayan suda haşlıyoruz(tenceremizin aldığı adette) , sarabileceğimiz kadar yumuşayınca tencereden alıp soğumaya bırakıyoruz. Lahanalar soğurken içimizi hazırlıyoruz. Yıkayıp, süzdüğümüz pirince, kıymamızı, salçamızı, ince kıyılmış soğan ve maydanozumuzu, sıvıyağımızı, tuz ve baharatlarımızı ekleyip iyice karıştırıyoruz. Soğuyan lahana yapraklarını şekillerinin elverdiğince, sarılacak büyüklükte parçalara kesiyoruz ve her parçaya içten koyup, annemin yaptığı gibi uzun veya muska şeklinde sarıyoruz. Sardığımız lahanaları, pişireceğimiz tencereye sıkı sıkı dizerek yerleştiriyoruz ve 1,5 su bardağı suya 1 tatlı kaşığı salça ekleyip, üzerine dökerek orta ateşte 30 dakika kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun…